4 Aralık 2011 Pazar

Kadın Hakları Komisyonu beş erkekten oluşur

Kadın Hakları Komisyonu beş erkekten oluşur

Sinema tarihinin belki de en iyi 100 ekşın filminden birisi 'Olağan Şüpheliler.' Filmin kendisi kadar görkemli olan afişinde 'olağan şüpheli' beş kahramanın yüzlerine ve bedenlerine rücu etmiş anlatımları öylesine güçlüdür ki: Kendi kendine meditasyon yapabilmek gibi lükslere sahip biri sırf bu afişten yola çıkarak filmin yarısını badava izleyebilir.:) Efendim aynı soyutlama bu akşam bir tv kanalında gösterilen 'günün fotoğrafı' için de pekala yapılabilirdi. Trabzon Valiliği bünyesinde kurulan 'Kadın Hakları Komisyonu' üyelerinin toplu halde çektirdikleri fotoğrafa baktığımda hem güldüm hem de üzldüm.

Beşi bir yerde mi derler? Öyle. Yiğit civan beş erkek. Hepsi de aile babası mazbut ev erkekleri. Sakalları bıyıkları onların mutaasıp hayatlarına atılmış bir noter imzası gibi. Elbette herkesin bıyığı sakalı kendine. Ancak bırakınız da kadının hali pür melali de kendine olsun. Kendi varoluşuyla ilgili bu kadar doğrudan bir oluşum içinde bizzat kendisi olsun. Koskoca Trabzonda 'kadın hakları komisyonu'nda çalışacak beş kadın yok mu. Yok. Ne Trabzonda ne başka bir yerde. Memleketimin kara bıyıklı, sanat, estetik, zerafet ve kültür yoksunu resmi kurumları erkek egemen hegamonyasının hantal homurtuları altında inlemekteyken, bu tür zerafet tayflarından bahsetmek mümkün mü.
Bana kalırsa herkes kendi adına oturup utanmalı. Çünkü Cumhuriyetin ilanıyla başlayan kadının özgürleştirilmesi hususunda feci halde gol yemiş durumdayız. Lakin asıl mesele gol yemiş olmamız değil. Oynadığımız maçın zati ta başından bu yana şikeli olmasıdır.
Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan sosyal bilimcilerimiz ve aklı selim tarihçilerimiz, Cumhuriyet kazanımlarının en genel anlamda Kemalizm doktrini ile ilgili olduğunu söyleyip durdular. Budunun muteber talepleri ile vuku bulan inkılaplar değildi bir çoğu. Harf, şapka, ölçü ve saat, en nihayetinde kadına seçme ve seçilme hakkı. Hepsi Cumhuriyet doktrininin tepeden inme devrimleriydi. -'Tepeden inme' terimi içinde ne kadar aşağılayıcı bir ima barındırıyor olsa da asıl mesele aşağılamak falan değil elbet. Bilakis halkın böyle bir talebi yok iken bununun vazgeçilmezliğini idrak edip bir çok zorluğa katlanmak hakikaten alkışlanması gereken bir başarı. Gönül isterdi ki alkışlanması gerekenler mlyonlarca vatan evladının bizzat kendisi olsun. Ne yazık ki değil. Çünkü onlar sadece vatanı emperyalist sömürgeci kafirlerden büyük bedeller ödeyerek kurtarmış ve başkomutanına teslim ederek köyüne dönmeyi; tarlasıyla tapanıyla uğraşmayı yeğlemiştir. Eğer düşman vatanın bir karış toprağına göz koyarsa, yükseklerden, tepelerden, dağlardan, tarlalaradan kopup gelecek ve ümmeti müslümanı ehil ellere teslim edecek ve gerisin geriye tekrar evine dönecektir. Gönül isterdi ki bu kahramanca tutum demokratik laik bir cumhuriyetin istek ve ısrarı için de aynı şiirselliği barıdırsın.
Kadın hakları komisyonun beş mazbut erkeği akşam hanımlarının kendilerine sunduğu çayları yudumlayıp kızlarına daha terbiyeli olmaları gerektiğini salık verirlerken sokaklarda, caddelerde ve bilimum sosyal yaşamın hücrelerinde kadınların o olmazsa olmaz zerafeti inceden inceye yok olmakta.
Tıpkı akıntısını seyretmeye doyamadığımız bir nehrenin suyunun çekilmesi ve suyun altındaki kurak ve yumru toprağın ortaya çıkması gibi. İşte Trabzon valiliğindeki beş erkekten müteşebbis 'kadın hakları komisyonu' da tıpkı o güzelim suyun buharlaşıp altındaki kıraç toprağın genel manzarayı göçük altında bırakması durumudur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder